Friday, December 31, 2021

my own life, goodbye my sweet child, see u next time but don't forget to come back a few times. ı will be waiting for u with my hard emotions!



  


                                     Mutluyum a dostlar biliyor musunuz mutluyum, mutlu! Nedenini de hemen söyleyeyim size kaçmadım bu sefer. Kaçmadım işte ayaktayım tüm samimiyetimle karşınızdayım. Korkmadım kendimden, korkmadım duygularımdan, korkmadım yaşamaktan, nefes almaktan, var olmaktan, çekinmeden özgürce haykırmaktan. Sonra karşılığını da gördüm üstelik, bu beni ayrıca onure etti. Düşünsenize bu yaşınıza kadar yapamadığınız sürekli korkup kaçtığınız duygularınızla, düşüncelerinizle, utangaçlığınızla, çocukçuluğunuzla ve en önemlisi çocukluğunuzla yüzleşmişsiniz. Bir devri kapatmışsınız, bir döngüyü kırmışsınız ve sonu hüsran değil. Amanın yani amanın!:)

                                       Ha ne kadar sürer bu mutluluk bilemem ama şimdi bunları düşünmeyelim. Nasıl üzüntü ve keder yaşanılıyorsa ve yaşanılıp atlatılması gerekiyorsa mutluluk da dibine kadar yaşanmalı, yaşayacağım da hiç merak etmeyin siz. Depresif ruh halimle de tanıştım, düştüm de. Şimdi kalkma vakti biraz da ayaktaki hala dinamik olan hayata bakalım bir de onu deneyimleyelim bakalım. 

                      


                                         Arkaya açıyorum son ses müzik, yazıyorum aklımdan her geçeni. Burası benim dünyam, burası benim özgürlüğüm, burası her şeyiyle benim. En çok da bu duygu okşuyor gururumu. Şu an ganster paradise çalıyor, çok ayrıdır benim için bu şarkı vaktiniz olursa anlamını öğrendikten sonra son ses dinleyin mutlaka. Her duygunuzu enlerde yaşamınız dileğiyle, MUSMUTLU YILLAR DİLİYORUM. 

Monday, December 27, 2021

Arzularımdan bir demet, hayatta mısın hala?

 



                                Kendimi aşıyorum. Kendimi yeniyorum. Duygularımın esiri değilim artık. Hiç yapmayacağım daha doğrusu yapamaycağım dediğim şeyleri yapıyorum hatta. Direniyorum rezil olma ihtimaline rağmen. Rezil olmaktan da korkmamak istiyorum artık. İki gün sonra unutulacak şeyler için bir ömrü zehir etmek istemiyorum. Doya doya yaşamak istiyorum, kana kana içmek. Geç kalınmışlık olmasın artık. Geç kalınsa bile ne olacak ki? Deneyimleyip pişman olmak istiyorum mesela.Pişman olunacaksa öyle olunsun. Sürekli böyle olsaydı nasıl olurdu, şöyle yapsaydım ne derdi, ya bu gerçekleşmeseydi tarzı söylemlerden bir hayli yoruldum ve yaşayıp görmek istiyorum. Hayatıma devam edemiyorum yoksa bir yanım eksikmiş gibi geliyor, tamamlanmamış gibiyim. Avareyim, dönüp duruyorum yoluma bakamıyorum, aklım karmaşık dolanıyorum. 

                                  Soluklanmam lazım. Gözden geçirmem lazım. Dönüp uzun uzadıya bakıp incelemem lazım belki de. Bilmiyorum ama bir şeyler değişmeli artık. Hayatımda hiç böyle bir patlama noktasına gelmemiştim ben. Hiç bu kadar duygularımla başa çıkamadığım bir dönemim olmamıştı. Evet yine aynı hisleri hissettmiştim ama asla atağa geçememiştim. Hep umrumda değilmiş gibi takılıyordum sanki biri görüp de duygularımı yaşıyorum diye benimle alay edecekmiş gibi geliyordu sürekli. Hep korktum, bağıramadım, dizildi tüm sözcükler boğazıma ağladığımla kaldım hep ertesi gün yüzümde güller açarsına oyun oynarken. Hep mutlu olmak zorundaydım ben, hep en mükemmelini yapmak, hep en doğrusu olmak, toplumun çizdiği ama benim asla benimseyemediğim kurallara uymak, görünmez çizgiye sıkaca bağlanıp asla bırakmamak zorundaydım. Yoksa eleştirilirdim, benim yanlış yapmaya, düşmeye, çocuk olmaya, genç olmaya, bir beşer olmaya hakkım yokmuş gibi. Dediği gibi ol, dedikleri gibi yap, bunu şöyle koy, şunu şuraya. Koca bir bla bla gibi geliyor kulağıma artık. Eğer yanlışımdan dolayı ,ki bu kime göre yanlış neye göre yanlış, beni sevmeyeceklerse beni sürekli eleştireceklerse öyle davranmaya devam etsinler. Ben yoruldum. Pes. Siz alıştığınız gibi devam edin ben kendi yolumu yeniden kurmaya hazırlandım. Bu his bile beni şimdiden öyle heyecanlandırıyor ki anlatamam sizlere. Şimdiden yaşadığımı, nefes aldığımı hissediyorum. Kalbim atıyormuş ya iyisiyle kötüsüyle. Ama atıyor işte bak atıyor. Belki çok daha fazla üzüleceğim ve hayatımın darbesini yiyeceğim bilmiyorum ama üzülmek bile bir yaşam belirtisi benim için. Korkmaktan korkmuyorum. Düşeceksem düşeceğim hem de en dibe ama benim kararım olacak bu. Yaşamıma özgü bir şey olacak. Üzülmemek, korkmamak, yenilmemek, ağlamamak, rezil olmamak, insani olan ve asla insani olarak algılanmayan bu duyguları yaşamamak için bir köşede durup hayatın akışına karışmayacaksam ve ot gibi köşemde durup izleyici olacaksam eğer kalsın ben hepsini en derinden hissetmeye hazırım. Hepsi yaşamıma dahil. Sürekli bir iyi oluş halinden söz edemem zaten. Yoksa hayatı öğrenemeyeceğim, deneyim kazanamayacağım, güçlü duramaycağım hep geride kalacağım ve hep eksik, yarım hissedeceğim.

                                

Saturday, December 25, 2021

GÜZEL HATALARIM VE BEN

 


                      Sanırım yanlışı sadece çıkmaza girdiğimde, çok dolduğumda, işin içinden çıkamadığımda, ağzımda söylenecek tonlarca kelime varken ve ben sessizlik yemini etmiş gibi dururken, hep böyle hissettiğimde buraya gelmekle yapıyorum. En ufak olayda yazsam kendimi, açsam içimi, döksem sözlerimi buraya böyle olmayacak gibi. Veya olur ama ben bilmiyorum. Denemek lazım en azından denemek. Fark ettiyseniz ne yazılarımda ne cümlelerimde ne buraya uğrayışımda asla ama asla bir düzen yok. Düzen olmadığından mı rahatsızım yoksa düzensizlik benim bir özelliğim mi? Biri de çıkıp desin ki bu bu yüzden, bu bundan oldu. Beni bir aydınlatın ya, neyse burayı da karıştırdım tıpkı aklım gibi.

                        Burayı gerçekten çok seviyorum çok da benimsemişim de. Sadece çok dara girdiğimde, bağırmak istediğimde, ağlamak isteyip çaresizce duvarla bakıştığımda geliyorum yazının kuvvetli kollarına. O kadar rahatım ki burda. Kimse yok, yargılamak yok, acıyan gözler veyahut çürümüş düşünceler. Ben varım ben, en güzeli de o. 

                         Bu aralar çok fazla hata yapıyorum ama ben hepsinden ders çıkardığımı düşündüğüm için deneyim demeyi tercih ediyorum artık. Anlıyorum ki yaşam böyle bir şeymiş, böyle bir yermiş ve yeni katıldığım akıntıda çok hasar aldım. Tek tutunduğum düşüncem hata yapıyorum öyleyse varım. Hata yaptıkça, düştükçe, afalladıkça anlıyorum yaşadığımı. Ben buyum, mükemmel değilim başarılarım kadar hatalarımla da birim. 

                          Bazen çok pis ayağım takılıyor debeleniyorum çamurda yardım dileniyorum amansızca ve çabaladıkça batıyorum, en karanlık köşeye itiliyorum, işte o zaman sanki bir oyunmuşçasına hatırlıyorum ne kadar yara aldığımı. Bundan sonra anlıyorum ki başka çarem yok,kendim tutunuyorum; bazen olmuyor tekrar düşüyorum ama dönüp baktığımda çok yol kattettiğimi görüyorum. O an benden güçlüsü olmuyor. Kendime saygı duyuyorum, bunu da başardığıma göre başka çamurlar görene kadar o gururla yaşıyorum. Ha başka bataklıklarda yine batıyorum ama öyle uzun sürmüyor artık ya da çıkmaya daha fazla konstantre oluyorum, bilmiyorum. Demem o ki büyüyorum, olgunlaşıyorum ve varım, burdayım artık da hazırım. 




                        Bir çelişkinin daha sonuna geldik, sense8 izlemeye gidiyorum bakalım güzel mi bakacağım. 

                       Fok balıkları çok yalnız, ekinler baş vermeden de kör buzağı topallamıyormuş. 

                        Hoşça kalın, sevgiyle ve de çelişkiyle.

Tuesday, November 2, 2021

AFK- Popüler replik ''Bu ben değilim ki!''



BU BEN DEĞİLİM Kİ!!!!

                       Depresif biri değilim aslında. Ya da şu an objektif değilim, bilmiyorum. Tek bildiğim çok ama çok düşündüğüm. Saatlerce hatta bazen gecelerce. En kötüsü de bir nedeninin olmayışı veyahut var ve ben göremiyorum, kabullenemiyorum, inkar ediyorum, yüzleşemiyorum. Daha nicesini sayarım da size ne ben yorulayım ne de siz yorun benliğinizi. Ben deniz şu sıralar ben değil, arayışlar içerisinde; ne aradığını bile bulsa kafi aslında da olmuyor. 

                       Ya çok acımasısız kendimize ya da fazlasıyla inkarcı ve hayalperest. Genelde hayalperest olanlar da sadece kendilerine hayalperesttir, bir başka beşere bir hayli acımasız. Acımasız olanlar da tam tersi. Herkesi kucaklarken bir dolu ve şefkatliyken kendilerini hiç acımadan yerden yere vururlar. Bu çelişkiyi de çözemedim tabi ki birçok çelişkiyi çözemediğim gibi. 

                            Farkındalık bu işte. Kulağa güzel gelen ancak insanı çok yoran. Ben kendimden kaçıp uzaklaştıkça, inkar ettikçe, farklı yerlerle yöneldikçe, çelişkilerle kafamı yordukça günlerdir yaşadığım bu baş ağrısı gitmeyecek gibi. Siz siz olun benliğinizden kaçmayın, uzaklaşmayın; kulak verin ona. Herkes yaşadığı döneme özgü güzel, herkes yaşadığı döngüyle bütün. Benim gibi aceleci olmayın mesela. Sonra dönüp baktığınızda çok yorgun ve keyifsiz oluyorsunuz. Kafanızın içindeki sesler durmak bitmiyor, günler uzadıkça uzuyor. Keyfini çıkarmayı bilsek keşke her şeyin, her anın,her nefsin, her nefesin, her günün, her hüznün, mutluluğun, mutsuzluğun, boş geçen günlerin, dopdolu günlerimizin...  




                                          Bir animasyon izlesek mi bugün? Kafa karışıklığını çok daha fazla arttıracak ve düşündürmeye daha da çok sevk edcek bir animasyon film önerisiyle kapatıyorum günümü: SOUL.  O zaman ne diyoruz bazen kafa karışıklığı iyidir, baş ağrıtsa bile. Umarım herkes kendi kafa karışıklığıyla mutludur. Sosyal mesafeli öpücükler bırakıyorum size.  





Marka Etiketi Üzerine

                             Kendimize çektirdiğimiz işkencelerden notlar bırakmak istiyorum buraya. Sırf onay ve kabul almak için girdiğimi...