Monday, July 17, 2023

Marka Etiketi Üzerine

 



                           Kendimize çektirdiğimiz işkencelerden notlar bırakmak istiyorum buraya.

Sırf onay ve kabul almak için girdiğimiz durumlar... Ait olmadığımız yerler... Katlanmak zorunda olduğumuz durumlar... Hepsi ne için ? Kısacık değil miydi zaten yaşamımız ? Hani artık cesaret vardı, azim vardı, korku yoktu ve sadece yaşamak vardı. Bu ikilemden çıkabilirsem kendi dünyama geri döneceğim. Ait olduğum yere. Evime. 

                                                                                                              

                                                                                                                              Staj günlükleri,17.07.23

Thursday, June 15, 2023

VEDA ZAMANI

 



     veda zamanıymış öyle diyorlar. ben çok zorlanırım ki vedalarda. artık kayıplarıma veda etmem gerekiyormuş. kabullenebilmem için. ben yapamam ki. hayatım boyunca korktuğum şey başıma mı geldi yoksa. bir yerden başlayacağız ama. bir noktada veda etmem gerekiyordu zaten. elveda evim ve içine sığdırdığım onca şeyim. eşyalarım, yaşadıklarım, anılarım, duygularım, yaşanmamışlıklarım, üzüntüm, hayal kırıklıklarım, pişmanlıklarım. Hoşça Kalın. bir süre mutluluğumu yanıma alacağım çünkü ondan da kopmaya daha hazır değilim. sonra belki de yarın mutluluğumu ve yaşadığım onca güzel anıyı senin yanına bırakacağım ve sana veda edeceğim evim. ev kaybetmek neymiş onu gördüm ben. yuva dağılabiliyormuş demek ki bazen. sıcak yemek pişmiyor, kimse gülmüyormuş. huzur yok olabiliyormuş. acın her zamankinden fazla ve dayanılmaz olabiliyormuş. ama gördün, gördün ki mücadele etmişsin hem de dört ay boyunca yapmışsın bunu. her mücadele kendine ve sen şimdi burdasın. burada bu bilgisayarın başında. gözyaşlarınla.

Sunday, May 7, 2023

Günlüğümü kaybettim yeni yuvam olsun burası

   


Adamım bu küçük işlere ben bakarım, yanarım. 

Benim adım İrem. Biraz gerçek biraz rüya, yalanımı sevsinler yalansız dönmüyor dünya. 

Ele güne karşı yapalnız.

İstemek yetmiyor uçmak için. Kanat çırpmak lazım üstünden geçmişin, yaşadım kaç sene ne bilmişim. 

Şarkılarda buluyorum kendimi. Yaşanmışlıklarımı izliyorum. Oturup düşünüyorum eski İrem ile. Gerçekten cesaretsizce bu iş olmuyor. Hayat yaşamaya, etken olmaya, seçmeye ve akışı değiştirmeye değer. Çünkü hayat sensiz de gülüp oynuyor. 

Fotoğraflarım, anılarım, çocukluğum geçmişime dair ne varsa kaldı enkazın altında. Kaç sene yaşadığımı, ne yaşadığımı unuttum ben. Geçmişimi unuttum. Neydim? Kimdim? Ne severdim? İyi biri miydim? Nasıl giyinirdim? Nelerden hoşlanırdım? Mutlu muydum? Evdeki son günüm nasıldı? Bebekliğim zor mu geçmişti? 21 yıl az mıydı? Ben hep burada mıydım? 

Yeni doğmuş gibi çıktım ben o evden. Yeni bir hayat bahşedilmiş gibi hissediyordum çünkü. Kendime ikinci bir şans verilmiş gibiydi. Ama 21 seneyi nereye koymuştum ben? Yaşanmış olması lazımdı. İlk şansım gibi değildi ki bu. Yanımda hatalarım olmalıydı, başarılarımı da almış olmam lazım. Ya sevdiklerim? Onlarsız mi devam edecektim yoluma? 

Ne zor bir ikinci şansmış bu! Hem varsın hem yoksun... Ne zormuşsun hayat. Ne kadar kısa ve aslında büyüttüğümüze değmeyecek kadar da anlamsız. 

Ben kendime geç kalan bir kadın değilim bence. Bu kadar ağırlaşmış hayatta bile. Çünkü ben koşullarına göre değerlendirilen biri olmak ve yanan ateşte devam etmek isteyen kadınım. Ateş sönene kadar devam eden kadın. Daha güzel bir tanım oldu bu. 

Ele güne karşı yapalnız. 

Belki de yalnız olmasının nedeni ele güne karşı olmasıdır. 

Anlam çıkaramazsanız eğer -ki bu çok olası-akışa bırakmayın. Akışta kalın. O zaman daha anlamlı gelir belki. Ya da sadece geçin. Düşünmeye, denemeye ve azmetmeye değer başka şeyler bulursunuz belkiii :). Yeter ki görmek isteyin ve devam edin. Boşlukları doldurmak size kalmış. 

 


Vazgeçtiklerim çok daha anlamlı. Kendim, kendiliğim, yaşamım, sağlığım çok daha anlamlı. Mücadelem çok daha anlamlı. Aldığım her nefes çok daha anlamlı. Uğruna savaşıp gözyaşı döktüğüm her emek çok daha anlamlı. Hüznüm çok daha anlamlı. Gülüşüm çok daha anlamlı. İrem artık şimdi çok daha anlamlı. Çünkü anlam aramaya çıktı. Şu kısacık ömrünün anlamını. Sahi neydi anlamı ? 


Thursday, April 6, 2023

Dijital Günlük- Kayıplarım

                



                               ''Belki de bizi acı çekmek kurtaracak.'' Arkada seyre devam eden ama asla dikkatimi veremediğim filmden duyduğum cümle. Aklıma kazınan sözcükler. Arkada bir film oynuyor ve ben sadece bu cümleye kulak kesilebiliyorum. Hala da arkada devam ediyor mesela. Ama ben burda yazı yazıyorum. Ne kapatıyorum filmi yazıma daha iyi odaklanabilmek için ne yazıyı bırakıyorum filmi izleyebilmek için. Her işim yarım yamalak, son 2 aydır. Çünkü tam iki ay oldu bugün. Dilde söylemesi oldukça kolay yaşanması bir hayli zor. 

                               Sahi yola nasıl devam edilir? Yaşam tekrardan nasıl kurulabilir? Acılar nasıl hafifletilir? Yas geçebilir mi? Bu süreç zararsız atlatılabilir mi? Bilen varsa söylesin çünkü ben çok tıkanıyorum bu sorularda. Kayboluyorum. 2 aydır gerçek mi yoksa hayal mi diye gidip geldiğim bu ikilemde çıkmaza girdiğim onca anlarım oldu. Keşkelerim neredeyse hiç bitmedi ve üzüntüm gözyaşlarımla birleşti. Başkaları bu süreçte ne yaptı nasıl atlattılar ya da hala nasıl bir mücadele içindeler gerçekten bilmiyorum. Tek bildiğim her yönü ile çok zor olduğu. 

                                Bu süre zarfında çok düşünme fırsatım da oldu aslında hayatımı gerçekten böyle mi yaşamak istiyorum, ben gerçekten yola böyle mi devam etmeliyim, yaptıklarımdan mutlu muydum, daha farklı geçebilir miydi, şimdi ölsem en büyük keşkem ne olurdu, hayallerim gerçekten ulaşılması zor mu yoksa ben mi büyütüyorum?.. Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi deyip en son susuyorum. Neyse ki asla yapmıyor, benim yaptıklarım da pek güzel olmuyor. Ama hayat böyle bir yermiş ve hemen bitebilirmiş. Ölüm aslında çok uzak değilmiş ve planladığımız kadar zamanımız da olmayabilirmiş. Bir gün eksik kalan şeylere bu kadar üzüleceğim aklıma dahi gelmezdi ama üzülüyormuş işte insan. Ertelediğim her gün her saat her dakika aslında anlamsızmış. İmkan varsa yapılmalıymış çünkü 'geç kalınmışlık'ın pek bir geri dönüşü yokmuş. Çok umutsuzca devam ediyorum sözlerime evet, o yüzden şunu da ekleyeyim satırlarıma ölümden başka her şeyin çaresi bulunuyormuş. Ve insan alışabiliyormuş. Cidden! Denendi ve kesinlikle onaylandı. Bunu gönül rahatlığıyla buraya yazabilirim çünkü teselli edercesine yazmıyorum, bu hayatta çoğu şeyini kaybetmiş biri olarak yazıyorum. Öyle şeyler deneyimledim ki maalesef asla deneyimlemek istemediğim, öyle şeyler gördü ki bu gözler buna sığınarak yazıyorum buraya. 

                                Şimdi toparlanma zamanı. Aslında geçtiğim zamanlardan en sancılı olanı ama dediğim gibi ölümden başka her şeye çare bulmalıyım. Hayat akıyor; bana, sana, bize, olumsuzluklara ve tüm kötülüğe rağmen. Yer açmam lazım. Tekrar oldurmam lazım. Bu yazıyı yayınlamam ve dile dökmem lazım. Her şey lazım yani. Her şey tekrar olabilecekmiş gibi...

Sunday, November 6, 2022

Duygu regülasyonu(mu)

 


*Yazıya başlamadan önce küçük bir not: yazımı yazarken dinlediğim müziği okurken dinlemek isterseniz eğer burada!*


                 

                  Evetttt geldik mi buralara, düştük mü yazının güvenli kollarına. Ne zaman daha sık gelmek istesem bu kollara hep bir şeyler çıkıyor önüme, sanırım biraz akışa bırakmalıyım. Sabırsızlığımı yavaş yavaş yeniyorum. Anlaşıldığımı düşünüyorum... 

                   Duygularım uyuyor yazısının devamının gelmesi gerektiğini söylemiştim hatırlarsanız. Burada zorlama yok, hatırlayamadıysanız veya yeniden okumak isterseniz buraya tıklayın lütfen. O zamandan bu zamana bile çok şey değişti aslında. Devamının gelmesi için de bu zamana ihtiyacım varmış görüyorum ki. Hala tam anlamıyla bilgi sahibiyim diyemem ama üzerinde sizinle iki kelam ederim, diyebilirim. Bundan bir önceki yazımda da korkudan bahsetmişim aslında. Demek ki cidden konuşabilirim:). Bu konuda ben ve çevrem de dahil gözlemlediğim kadarıyla çoğu kişinin kararsız olduğunu gördüğüm için yazmak istiyorum sanırım. Açıklık getirmek istiyorum. Ha zorum ne, neden bu kadar çabalıyorum bilmiyorum, belki hayattan hala umudum vardır. 

                   Genelleştirmek ya da belli kalıplarda yaşamak sıkıntı değil ama duyguların esiri olmak çok zor bence. Sürekli şu görüşü görüyorum insanlarda 'gülüyorsun ve çok mutlusun'. O zaman her ağlayışımıza üzüntü diyelim, her öfkeye de sinir? Bireyselliği kıralım, bağlamları ortadan kaldıralım. Yapay zeka bile kendini güncelleyebilme hakkına sahip olsun, biz olmayalım. Neden bu denli empatiden yoksun kaldık anlayamadığım için bu perspektiften yazmaya çalışıyorum ben de. Yakın arkadaşlarımdan biri, en çok yaralandığı olayı arkadaş ortamında goygoyuna söylemişti mesela. Herkes gülüp geçmişti, o da dahil. Bu ne onun bu olayı hafife aldığını gösterir ne de mutlu olduğunu. Benim gördüğüm sadece çıkış yolu aradığıydı. Evet ben o hikayenin ardı arkasını biliyordum belki de ama ondan sonra da incelemeye devam ettim. Gülen kişinin  her zaman mutluluktan uçmadığını, ağlayan kişinin her zaman derbeder olmadığını ya da öfkesini her zaman kusamadığını, çekip gittiğini de gördüm. 

                   Olduğun anı hissetmek, duygularını tanıyabilmek, yeni bakış açıları kazanabilmek benim için dünyadaki en güzel lütuflardan biri artık. Çocuklara yapılan duygu atölyelerinin ya da parmak oyunlarının revize edilip yetişkenlere uyarlanması taraftarıyım bunda sonra. Belki kişi kendinde ne olduğunu daha rahat anlayabilirse ihtiyacını o yönde daha rahat karşılayabilir diye düşünüyorum. Benim de maskelediğim çok şey oldu bazıları bunu depresif ruh haliyle yaparken benimki ise gülmekti. Mizaç da işin içine giriyor tabi ki burda. Yani her faktör dahil aslında. Dediğim gibi kişilik, durum, bağlam ve insan olmanın verdiği onca şey... Görmezden gelemediğimiz onca şey var bir gülüşün ardında, bir gözyaşının yanında. 

                 Olduğumuz durumlara ya da duygularımıza buraya kadar yazdıklarımı da dahil ederseniz eğer farklı bir bakış açısı kazanmanız çok olası. En azından denenebilir. En kötü ne olabilir ki?                                 İyi çocuk olmayı deneyip şirinleri de görmek istemiştim, olmadı. İyi çocuk olmaktan mı vazgeçmeliyim şimdi? Yoksa şirinlerden mi? 

Saturday, October 15, 2022

Yenilgi

 

 

              Korkak. Korkmaktan bile korktum, cesareti tanıyamadan. Korkmaktan korkmanın da korkaklık sayıldığını anlamadan. Bazı şeyler birbirine arap saçı misali karışmış aynen böyle. Bakmayın bana hiç bu soruları ilk soran ben olamam. Bu karmaşıklığı yaratan ilk ben sayılamam. Kafamın içi böyle benim, tanımlarım hep birbirine girişik. Sorunum bile sorunumda saklı çünkü. İnanır mısınız aynen böyle geziyorum gün içinde. Siz ise sadece birkaç satırıma eşlik edebiliyorsunuz. Gönül isterdi ki hepsine eşlik edebileseniz ama birkaç satır bile tekrar okuyunca fazla karmaşık geliyor benim bile gözüme. 

             Oda arkadaşımdan da teyit aldığıma göre Oğuz Atay gibi bilinç akışı şeklinde ilerliyor yazılarım. O an aklıma ne gelirse ya da yüreğim ne kadar izin verirse söylemek istediklerime. Cesaret ister çünkü her istediğini söylemek, bağırmak, haykırmak. Söylemek istediğim her zerremde bir metafor vardır aslında benim. Sanırım olmaktan en çok korktuğum şeyin, korkaklığım yüzünden bu halim. Çünkü başkalarına çok fazla söylerken buldum kendimi. Başkalarına haykırırken sen neredeydin diye baktım ve aynı yerde durduğumu gördüm. Haykırdığım her insanla aynı yerdeydim aslında. Ama benim farkım şuydu: bağırırken saklıyordum kendimi. İnsanlar da inanıyordu ne garip! Demek ki inandırmışım, inandırırken inanmışım. Ve şimdi oluşturduğum bu yalan cesarete sizinle beraber bakıyoruz. Onu beraber inceliyoruz. Siz nasıl tanımlarsınız bilmem ama ben tebrik ediyorum. Yalan bile olsa mükemmel olmuş ve gerçeğe dönüştürmüşüm. Umarım gerçeğim de yalana dönüşmez. 

              Ben yeri gelince cesaret eden, yeri gelince de korkaklık eden biriyim artık. İki duygumu da aynı bünyede taşıyabilirim. Yeri gelince her şeyi oturtabilirim. 'Savun ya da kaç'ta her zaman savunamam. Kaçmalıyım belki de. Her zaman gardım dik duramaz, kondisyonum bu kadar benim.

             Şunu da ekliyorum buraya: bir gün olur da gardım; cesarete yenik bir korkuya denk gelirse yazacağım buraya, cesarete yenildi ama bana yenilmedi diye.




         

Tuesday, September 27, 2022

Bir Anlaşılmaz Ömür



                                       
     İşte benim konfor alanım. Kendi küçük dünyası olan biriyim evet ama o küçük dünyasında mutlu olanlardan değilim. Ne şanslılar halbuki kendi dünyasıyla mutlu olabilenler. Dışarıdan sessiz, sakin, ara sıra çekingen ve apayrı dünyaları olan insanları mutlu gördüğümde eskiden düşünürdüm: Mutlu olmak zorunda oldukları için mi, insan içine hemen karışıp adapte olamadıkları için mi kendi dünyalarındalar hep? Ah küçüğüm, mutluluk zorla olur mu hiç! Çok alemsin. Onlar gerçekten mutluymuş meğer, onaylanma ihtiyaçları yokmuş, diğer insanlar anlamasa da kendilerini bilmeleri onlara yetiyormuş. Bana yetmedi. Yettiremedim kendime. Kendi acelemde, kendi telaşımda boğuldum, anlasınlar diye çırpındıkça battım. Onaylanmak istedim, güvensinler istedim. Çok şey istemediğimi düşünüp dahasını istedim. Çokmuş bu, göremedim ben. Çok şey istemişim aslında. Kendi doğrum bana yetmedikçe öfkelendim. Öfkenin de dozunu kaçırınca nefes nefese buldum kenarda kendimi. 

     Çıkamıyorum da artık işin içinden. Öyle bir yorgunluk düşünün ki bir ömür omuzlarınızda sizinle beraber geziyor. Her şey benim olsun istiyorum artık. Her şeye yetişmeye çalışırken hiçbir şey başaramadığını fark edemiyor insan tabi. Dönüyorum arkama elde var sıfırdan hallice bir tane bir. Geriye bakıyorum tekrar elinde yoktan var ettiğin veya kimine göre var etmeye hala çalıştığın o bir, tüm o yorgunluğa değer mi? Bilmem. Bu sorunun yanıtı bende yok. Olsa belki bu yazı bu kadar uzun sürmezdi. Değişen çok şey var ama güzelleşen şey yok gibi. Çok renksiz, donuk ve sakinim. Ben, ben değilim yani. Başladığım noktada yani şu karede olduğu gibi sadece konfor alanımda olmak, Meri'yi her daim hissetmek istiyorum. İsteklerimi gerçekleştirince de mutlu olmuyorum. Demek ki neymiş asıl istediğin bu değilmiş İrem, üzgünüm. Tekrar düşünmelisin. Düşünmekten ne kadar yorulsan da. Eğer istediğin şeyi bulmak istiyorsan bazı şeyleri göze alacaksın. Hayat adil değil ve hiçbir zaman da olmadı. Kaybettiklerin, kazandıklarından fazla olmaz umarım. Çünkü burada sadece kazanamazsın. Kaybedeceksin ki öğreneceksin ancak öyle kazanabileceksin. 

     Varsın kimse duymasın sesini, anlamasın seni. Katılan da olmasın. Sen elinde sadece olmayan birle, eşsiz dansınla varsın. Onlar da sana kalsın.     

              




  dinlemeye doyamadığım şarkımı dinlerken siz, bir dipnot bırakayım şuraya;                                                             İnsan acısıyla yoğrulur, acısı insanı insan eder. Yaşantılarımıza bin teşekkür. Nereden biliyorum ipucu vereyim: Nazım'ı Nazım yapan yaşadığı acılarıydı. Trajik hayatıydı. Tutunabilirsin acına, en iyi ihtimalle kabullenirsin...   

Marka Etiketi Üzerine

                             Kendimize çektirdiğimiz işkencelerden notlar bırakmak istiyorum buraya. Sırf onay ve kabul almak için girdiğimi...